20 Aralık 2012 Perşembe

Dememiştim.

Metrodan inmiştim. 
Akşam vaktiydi.. 
daha bugün oluyor..
Tam da iş çıkışı.
Milyon tane insan iç içe..
Otobüsüme baktım  istasyondan çıktıktan sonra, acaba durağında var mı diye..
İşte o sırada göz göze geldim bir çocukla.
Dört beş adı uzağımdaydı.
Usulca yaklaştı. İsteyeceği şeyi tahmin ettim.
"Kent kart basabilir misin" diyecekti..
Ben de hiç düşünmeden "tamam olur" diyecektim.
Önüme doğru yürüdü, bakar mısın abi dedi,
buyur dedim, yaşı aşağı yukarı ben kadar vardı. Bana bi kent kart basabilir misin, metroya bineceği dedi, gözlerine baktım. Tamam gel hadi basıvereyim dedim. Hemen arkamı döndüm, istasyona doğru yürüdüm. turnikelerin önüne yaklaşınca bir an durdu, nerelisin dedi, konuşması çok tuhaftı. Bakışları garipti.. Çok garipti. Memleketimi söyledim. Bir şeyler deyip duruyordu. Hiç birini anlamadım. Zaten aklım fikrim dağınıktı o an. Epey yağmura maruz kalmıştım. Hava soğuktu. Yorulmuştum. Açtım. 
Durduk. Abi dedi, ben buraya çalışmaya geldim ama bizim harcımız değilmiş buralarda yaşamak, inşaatta çalışacaktım iş bulamadım dedi. Anladım para isteyecekti. Tedirgin oldum aslında, tuhaf geldi bu ikinci istek. Organize mi acaba diye geçirdim aklımdan. Ama yine de doğruluk ihtimali azdı belki ama, daha önemliydi benim için. Daha fazla üzmek istemedim, cüzdanımı çıkardım. O sırada sabahtan beri bir şey yemedim diye devam ediyordu. Daha öncede yaşamıştım benzeri şeyler. On lira verdim. Elini uzattı. Tokalaştık. Bir de öpüştük kırk yıllık dost gibi. Hem de çok tuhaf şekilde. Sevmedim bunu. Hemen cüzdanımı, teefonumu ve montumun iç cebindeki fotoğraf makinemi kontrol ettim farkettirmeden.
Teşekkürler ediyordu ardı ardına..
Kent kart dedim? İstemiyor musun? 
Sağol, gerek yok gibi bir şeyler geveledi.
Neyse dedim arkamı dönüp bastım gittim. Duracak halim yoktu oralarda. Hem baktım, otobüsüm de yolcu alıyordu.. Benimle birlikte o da döndü. ve yeniden sordu nerelisin diye o an kızdım içimden. Artık gitmek istiyordum. Arkamı döndüm. Yine önüme geçti. Hatta yolumu kesti. Abi dedi, verdiğin bu paranın ne kadar önemli olduğunu anlatamam sana dedi. Gözlerinin ta dibine baktım. Bir şeyler ima etmek için değil, sadece tanımak istedim bir an onu. Bakışları iyice tuhaflaşmştı. Benim bir nişanlım var dedi, memleketini de söyledi, anlayamadım. Sormaya da lüzum görmedim. Abi dedi yine, .. dır onu göremiyorum. bana bir kişilik bilet alır mısın, 27 lira dedi. "n'olur dedi, beni nişanlıma kavuştur" sonra da, "Allah da seni sevdiğine kavuştursun" diye devam etti. Her ne zaman kim bu duayı etse sevinir, çok sevinir birilerini geçirirdim aklımdan. Bu kez içim sustu. Hiç kimse geçmedi aklımdan. Amin demedim. Dememiş olmaktan buz gibi oldu o an. Durdum. Biraz daha para verecektim ama acaba dedim.. Omzumda çantam, cebimde iki telefon birden vardı. Zira iki buçuk ay önce servise verdiğim telefonumun yenisi gönderilmişti ve servisten onu almış, Çankaya'dan geliyordum o sırada. Paketindeydi aldığım telefonum. Bir de para çekmiştim yarım saat önce. Hem fotoğraf makinem de yanımdaydı ayrıca. İyice tedirgin oldum. Garip garip bakıyordu. Belli etmedim, çevremi gözden geçirdim önce, cüzdanımı güvenli bir şekilde çıkarıp on lira daha verdim, zaten başka bozuk param da yoktu. Hemen yürüdüm. İyice sıkılmıştım. Ardımdan bir şeyler daha dedi.. Elini uzattığında üç adım uzaktaydım ondan. Elimle selamlayıp gittim. Bir ara ardıma baktım.. Yağmur çoğalmıştı, kalabalıksa sel olup akıyordu; göremedim. Geride yitti.

Otobüse bindim.
Çocuğu unuttum.

Amin dememiştim.
O geldi durdu aklıma.

Dememiştim..
Demedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder