20 Ekim 2012 Cumartesi

İbrahim'i Anlamak Noktası

Önce havadan sudan bahsederdi hoca. Ardında da Hz. İbrahim'in İsmail'e çaldığı bıçağa getirirdi konuyu haklı olarak. Ne de olsa kurban Bayramı Sabahı idi. Bu her yıl o sabah tekrarlanırdı camide.
Daha iyi anladım bugün.
Artık kıssadan daha öte, hakiki bir yaşanmışlık olarak işledi içime.
Hem de bir Kurban Bayramı arefesinde..
-
Güzel olmayan hiç bir şeyden söz etmemiştik.
Güzel olmayan şeyleri düşünmeyi bırakmam da bu zamana rastladı.
Aklımı biraz daha başıma doğru kaydırmam da aynı zamanın çıktısıydı.
Ancak..
Ancak biraz eksiği biraz da fazlası vardı işte.
Fazlasını atsak eksilecekti, eksiğini tamamlasak fazlalık olacaktı.
Oysa vazgeçilecek gibi değildi.
Ah!
Ne de anlam kaynıyordu gecenin iklimi..
Ne de bereketliydi o! 
Susuldu anlaşılmışçasına.
Aklımızdan geçirmekle ve bundan tedirgin olmakla yetindik.
Konuşsak bilmiş olacaktık; bilmiş olmak can sıkacaktı;
Sıkılmaktan sıkılıp karar alacaktık, almakla uygulamamız bir olacaktı. Öyle de olmalıydı.
Zaman talebinde bulunduk belki de Hak'tan, müsaade etti sanki biraz.
Dayanılacak gibi de değildi diğer yandan.
Eksikler sızı, fazlalıklar keder olup doluyordu yüreklere;
Güç yetmiyordu atık beklemeye.
-
İşte bugün..
Birimiz İbrahim olduk,
Birimiz İbrahim'in sağ eli..
Kocaman da olmuştu maşallah*. Bu kelimeyi doğru yazmayı da ondan öğrenmiştim.
Allah biliyor ya, Allah'a yakın olmak için büyüttüğümüz muhabbet ellerimizdeydi artık.
Çaldık bıçağı.
Hak için Hakka uğurladık. 
Gecenin gözleri açık gitti kurbanlık koçlar gibi.
Bir de kınaladık en güzel sözlerle, en tatlı seslenişlerle ve en hayırlı dualarla.
Bunu sadece Hak için yaptık.
Af umuyoruz, koç bekliyoruz bir yandan da.
-
Vallahi kurban ettik en değerli olanı.
Ruhum gözerimden sızdı damla damla
Feryat figan kurban ettik,
Ne diyeyim daha..
Ne diyeyim.
Allah'ım kabul et.
Kabul et lütfen! 

gece yarısından sonra bilmek kaç.
 aylardan sonbahar.
  Yerlerden gözyaşı.
Havalardan iklimsiz.
Günlerden gece.
Yıllardan sonsuz.
Sarıldığım Allah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder