7 Ekim 2012 Pazar

Su satan yelekli adam hakkında

Dokuz şertili bir yolun kenarında yeşil ışığın yanmasını beklerken gözüme çarpıverdi birden kısa boylu esmer adam. Bu koca yolu ikiye bölen refüjde, yanında beyaz bir kutu, ellerinde su şişeleriyle dolanıp duruyordu oralarda. Yeşil ışık yanar yanmaz ilk adımımı attım yola. Benimle beraber o da atıldı hemen ve araçların etraflarında gezerek "soğuk soou!" "soğuk soou!" diye bağırmaya başladı. Yanına varıncaya dek ışık yeniden kırmızıya döndü. Adam da bir kez daha geri geldi beyaz kutunun yanına. Ağzındaki sigarayı da o sırada farkettim. Siyah, tozlu ayakkabıları vardı. Açık kahverengi hatta sarımtırak gömleğinin üzerine deriden, siyah bir yelek giymişti. Üstü başı dağınık olsa da, gür sakalları bakımlıydı. Zayıf bir adamdı bu ve kısa boyluydu. Ancak şöyle bir bakınca tavırlarına, yakın bir semtin kahve eşrafından olduğu ve muhitinde karizmasın yerinde olduğu anlaşılıyordu. İlk kez görüyordum burada onu. Havanın aşırı sıcak olmasından feydalanıp kısa gününü kara dönüştürmek niyetindeydi. "Acaba evli midir, çocukların okul masraflarına destek olması için mi bu cumartesi günü buralardadır" diye geçirirken ben içimden, bir anda eğiliverdi önümde. Hafiften kirlenmiş gömleğinin cebinde katlanmaktan bir hal olmuş envai çeşit gazete ilişiverdi gözüme. Muhtemelen gözlerim yanıp yanıp söndü, ışıklar saçtı o esnada. 
Evet! Bu adam bir ganyancıydı.. Dünyanın en umutlu insanlarından biriydi yanımdaki bu sakallı yelekli sempatik adam. Gözlerine baktım hemen. Simsiyahtı. Ağzının sağında pervasızca sallandırdığı cigarasıyla böylesine dünyaya ahkam keserek bakan birini görmemiştim hiç. Muhtemelen saat 18:30'da başlayacak olan İzmir Şirinyer Hipodromu'ndaki gece yarışları içindi bütün bu su satma çabası. Burada bir kaç saat içinde elden çıkaracağı 50 şişe sudan kazanacağı 25 liranın 6.5 lirasıyla hemen bir kaç sokak ötedeki su aldığı marketten Muratti marka bir paket sigara alacaktı. Beyaz su sandığını da bakkal Mehmet Abi'ye emanet edip, "bir işim var sonra alırım" deyip sıvışıvercekti kapıdan. Mehmet Abi'nin "ulan yine mi atlara" diye söver gibi bağırışını da hiç duymayacaktı. Sonra kent kart basıp zarar etmemek için, izban ile 2 istasyon ötede bulunan hipodroma yürüyerek gidecekti. Vardıktan sonra hipodromun çimli kumlu atlı kokusunu bütün ruhuyla teneffüs ede ede bir kaç tel cigara tüttürerekten bir altılı ganyan yapacaktı. Kuponunu yarıştan on dakika önce geriye kalan parasının 11 lirasıyla birlikte uzatacaktı bir gişeden içeri. Sonra keyifli keyifli tribünlere doğru yürüyecekti gün batımına doğru hafiften esen rüzgarın eşliğinde. Günün karlı oluşunun verdiği hazla iki liraya küçük bir paket çekirdek de alarak kendine iyilik yapmayı da ihmal etmeyecekti. Her zamanki yerinin biraz geç kalmış olması sebebiyle kapılmış olduğunu görüp sağlam bir küfür salladıktan sonra iki numaralı yerine geçecekti. Startı veren o mübarek sesi duyduğu anda bir sigara daha yakıp heyecanla derin bir nefes çekecekti. İlk ayakta yazmış olduğu Hasan Şen'in bindiği Johnny Dancer'den doğma bir Amerikan Atı olan Koşucu'nun birinci geldiğini görünce biraz daha keyiflenip başını hafiften kaldıracaktı zenginliğine 5 ayak kala. Sonra ikinci ayakta Onurlu, üçüncü ayakta Demirbaş ve dördüncü ayakta gelen Zilcioğluyla başı iyiden iyiye havalanacak; hipodromun, önünde binlerce uçar böceğin pervane olduğu göz alıcı projektörlerinde atlar üstünde hayallerden hayallere koşacaktı. Beşinci ayakta da beklediği Liebher'in ilk finişi gören at olmasıyla birlikte içini hafiften bir korku kaplayacak, saatin dokuza yaklaşmasıyla ağırdan üşütmeye başlayan rüzgarın da etkisiyle heyecanının taşıdığı doruklarda içi dışı ürperecekti kaybetme korkusuyla.. Oysa daha kazanmamıştı ki kaybetsin! Hatta o hiç kazanmamıştı bile. ve korktuğu gibi, son ayakta yatınca umutları, üşüyecekti iyiden iyiye. Sonra da Hayri Ağa değil de niye Yavuzşah geldi altıncı ayakta diye düşünerekten ve Hayri Ağanın jokeyine sövgüler saydıraraktan elleri cebinde yavaş yavaş yollanacaktı evine doğru. 
Kimbilir ben bir akşam vakti bunları yazarken buraya, artık kazanmıştır belki  sakallı yelekli esmer kısa boylu su satan ganyancı adam.

Şarkılardan Ben Seninle Mutluyum,
 Öğleden sonra yedi on altı,
Ekimin yedinci günü,
Yerlerden Bornova,
Havalardan serin,
Günlerden pazar,
Yıllardan 2012.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder